Son yazımın
üzerinden bir sene geçmiş bulunuyor ve yeniden yazıyorum. Bu süre zarfında bir
kez daha Work and Travel tecrübesi edinip gelmiş, son sınıf öğrencisi olmuş,
özel hayatımda epeyce değişiklikle birlikte yeni bir seneye başlamış
durumdayım. Hayat bu ya, hepsi iyi şeyler değil. (İyi tartışılabilir bir kavram
olsa da.)
Her neyse
diyebilirim ki yeniden uzun uzun Work and Travel konuşacak bir hevesim artık
yok. Nitekim ikinci senem için çok da harika geçti diyemem, sanki döndüğümde
son sınıf öğrencisi olacağımın stresi beni çoktan sarmış, son yaz tatilimi de
iş güçle geçirdim mantığıyla pek de eğlenmedim. Biraz da döndüğümde hayatımda
bir çok şeyin değişeceği ve yine yığınla yeni duruma alışmam gerekeceği içime
doğmuş gibi kasvetliydim.
**
Peki neden
yeniden yazmaya başladım pek çoğunca çok da kullanışlı olmayan bu platformda?
Cevap şu,
dünya paylaşmanın dünyası, ne yazık ki klişe laflar etmeden bu konuyu nasıl
açabilirim bilmiyorum, ancak artık yan yana oturup konuşabilecek dost ve
sırdaşlar yok.
Öyle ki
kilometrelerce ötedeki dostuyla, her gün
gördüğün sınıf arkadaşından daha çok şey paylaşıyor insan.
Artık bir
şeyleri sanal alemde yazıp, çizip, fotoğraflayıp paylaşmak insanın evrene ben
burdayım deme şekli gibi. Sanki bir kapı ile açıyorsun hayatını ve tüm dünya da
senin hayatına doluyor.
Eskiden
"Kendi fotoğrafını internette paylaşma, çiçek böcek koy." derlerdi.
Onları çoktan aştık. Şimdi yalnızca dil handikapı bazı mecralarda samimiyeti
engelleyici unsur olabiliyor, ama görseller de bunu kolaylaştırmayı başarıyor.
Peki neden
yazıp paylaşmak istiyor insan? Çünkü bir yerlerde onu hiç tanımayan biri bile
bir an can sıkıntısıyla da olsa onun bir düşüncesini okuyor, belki bir saniye
bile olsa üzerine düşünüyor, belki de bunların hiç biri yaşanmıyor. Ama artık
günlüğüne yazmaktansa buralarda yazıyor insan işte. Dünyaya bağırıyormuş gibi,
kendi sanal alemimizde, kendimizi, olan/olmayan bir sürü dinleyiciye anlatmak
için.